top of page

Ihlamurlar Altında

Güncelleme tarihi: 13 Kas 2022


Bahçemizde dev bir ıhlamur ağacı var. Yağmur sularının drene olduğu bölgeye yakınlığı, onu sadece 15 senede neredeyse bir anıt ağaca dönüştürmüş ve bize, uzuuuun sonbahar ayları boyunca kısacık süren çiçeklenme mevsiminin acısını çıkarırcasına muhteşem bir manzara sunuyor. Bu ağacı görür görmez bu evde yaşamaya karar vermiştim! Altın sarısı yaprakların yağmurda çıkardığı sesler, tarif edilemez kokusu, Leyla'nın dalların arasından sızan güneşe huşu ile bakışı, bol kahkahalı sohbetler ve bu güzel ağaç ile ilgili olabilecek her şey ama her şey zihnimde bir bir canlanmıştı.


Ihlamur ağacının bir insanı bu kadar etkileyebilmesine şaşmamak lazım! Germenlerin ve Slavların kutsal bildiği bu kalp yapraklı ağacın Yunan ve Roma mitolojisinde çok ayrı bir yeri var. Efsaneye göre Bergama'nın zengin ve bereketli ovasında, Frigya dolaylarındaki bir kentte, küçük kulübelerinde Baucis ve Philemon isimli fakir ama mutlu bir çift yaşarmış. Bu çift, bahçelerinde yaşamlarını sürdürmelerine yetecek kadar sebze ve meyve yetiştirir, kendi şaraplarını yapar, ormandan yakacak odunlarını toplar, birlikte oldukları için tanrılara minnetle dua ederek, mutluluk ve huzur içinde yaşarlarmış.


Tanrı Zeus ise, yaşadığı Olympos Dağı'ndan Frigya Krallığı'nın Bergama ovasındaki insanları, düşünceli gözlerle izlermiş. Çünkü; verimli ovada yaşayan zengin kulları, bir zamanlar tapınaklarını hiç boş bırakmaz, küp küp şaraplar, kurbanlık hayvanlar ve değerli armağanlar getirirken, son zamanlarda pek uğramaz tanrılarına sunularını eksik etmeye başlamışlar.


Zeus, oğlu haberci tanrı Hermes'i yanına çağırarak, onunla tebdili kıyafetle, iki yoksul köylü görüntüsünde ölümlülere bir ziyaret yapıp tanrıları neden unutup ihmal ettiklerini anlamak için yola koymuş. Kimi kaynaklara göre bugünkü Bergama, kimine göre ise Kapadokya civarına gelen iki tanrı, iki fakir yabancı görüntüsünde evlerin kapısını çalmaya başlarlar fakat; çaldıkları her kapı ya açılmaz, ya da açılmasıyla kapanması bir olur. Bu insanların iki yoksula verebilecek ne bir tas çorba, ne bir dilim ekmek, ne de bir kupa şarabı vardır. Burada gördüklerinden hiç hoşlanmadıkları gibi, kalacak yer istedikleri hiçbir ev sahibi tarafından da misafir olarak kabul edilmezler.


Çaldıkları tüm kapılar yüzüne kapanan Zeus ve Hermes, son çare ormanın kenarındaki küçük kulübeye doğru yönelirler. Kulübenin kapısını açan Philemon, karşısında iki tanrı misafirini görünce sevinçle buyur eder içeriye. Basit bir kulübede yaşayan yaşlı çift, iki adamı kabul eder ve tüm yoksulluklarına rağmen son derece cömert davranırlar. Ocağın kenarına oturttuğu soğuktan titreyen misafirlerini ısıtmak için ateşi harlandırırlar, sıcak sularla ayaklarını ovup güzelce kurularlar. Baucis, mütevazı mutfağında eline geçirdiği yiyeceklerle hızlıca pişirdiği yemeği masaya getirir. Bir yandan telaşla kendilerini ısıtıp doyurmak için bir o yana bir bu yana koşturan, diğer yandan kendileriyle tatlı tatlı sohbet eden bu sevgi dolu çifti hayranlıkla izler tanrılar.


Misafirlerine şarap ve yemek ikram eden Baucis, bir an fark eder ki, görünmez bir bereket sayesinde iki adam yiyip içtikçe sofradan hiçbir şey eksilmiyordur! O an yaşlı çift, iki adamın tanrı olduğunu anlar ve herhangi bir hata yaptılarsa kendilerini bağışlamalarını isterler. Zeus buna gerek olmadığını, evlerini onlarla beraber terk etmelerini söyler. Çünkü konukseverlik göstermeyen herkesi ve kasabayı yok edecektir. Bunun üzerine tanrılarla beraber dağın zirvesine çıkan yaşlı çift, kasabanın sular altında kaldığını görür; fakat kendi kaldıkları kulübe, artık gösterişli bir tapınağa dönüşmüştür.


Zeus yaşlı çifte evleri olarak tapınağı gösterir ve "Ey iyi ve cömert insanlar! Dileyin benden ne dilerseniz" der. Bu yaşa kadar birbirlerinin aşkından başka bir şeyleri olmamış, bu durumdan ve hallerinden her zaman mutlu yaşamış iki yaşlı insanın ne beklentisi olur?


"Tanrım ben asla Philemon olmadan yaşayamam, onu da bensiz bırakamam" der Baucis. Sevgiyle karısının ellerini tutan Philemon, "Bizim en büyük mutluluğumuz birlikte olmamız. Ne karım gömüldüğümü görsün, ne de ben onu kucağımda mezara koyma acısını yaşayayım. Senden tek dileğimiz hayatta olduğumuz günleri birlikte geçirip dünyadan birlikte ayrılmak" diye ekler.


Aşkları büyüktür ve Zeus yaşlı çiftin bu isteğini yerine getirmekten memnundur. Çift uzun yıllar boyunca büyük tapınakta yaşar, Zeus'a sadakatle hizmet eder, birlikte yaşlanır ve hayatlarının her anını el üstünde tutar. Bir gün, görkemli evlerinin önünde dururlar ve işlerin çok zor olduğu gençlik günlerini hatırlarlar. O zaman da sefaletin ortasında, şimdi olduğu gibi, bolluk içinde oldukları kadar mutlu olduklarını biliyorlardır.


Ve bir o kadar da aşık!


O kısa anda, anılar zihinlerinden sel gibi akar ve yaşamlarının her bir zerresinden zevk alırlar. Philemon birden Baucis'in yaprak açtığını görür ve aynısı ona da olur! Ölüm vakti geldiğinde birbirini çok seven bu yaşlı karı koca, iç içe geçen iki farklı ağaca dönüşür. Derler ki; onlar artık aynı gövdede birleşen birer çınar ve ıhlamur ağacı olurlar ve diyarın dört bir yanından insanlar bu harika iki ağaca hayran olmak ve dallarına çiçeklerden çelenkler asmak için uzaklardan gelirler.


İşte şimdilerde hafif soğuk aldığımız vakitler tüy gibi hafif yapraklarını kaynatıp içtiğimiz ağacın hikâyesi bu! Bizi yeni evimizde ilk kez ziyarete gelen dostlarımız Yaşi ve Haktan için bu güzel ağacın altında küçük bir hatıra çekimi yaptık. Sizce de karşınızda modern zamanların Baucis ve Philemon'u durmuyor mu?


Commentaires


9Z8A7489 copy.jpg

Merhaba

İsmim Aslı. Küçük bir kasabada eşim ve kızım ile birlikte yaşıyorum. Bu blogta çektiğim fotoğraflarla birlikte gündelik hayatımdan kesitler paylaşıyorum.

Birlikte büyülü bir şeyler yaratmaya ne dersiniz? Güncel çekim konseptlerimi inceleyin ve kendinize en uygun olanı seçerek şimdiden yerinizi ayırtın!

  • Instagram
  • Facebook
  • Twitter

STAY
social

E-posta listemize katılın ve size özel fırsatlara erişin.

Thanks for submitting!

bottom of page