Köyden bozma bir mahallede, kocaman bir ıhlamur ağacının yanı başındaki bir evde eşim, kızım, bir sürü hayvanla birlikte yaşıyorum. Kendimi bildim bileli doğanın ve geçmişin ruh halim ve yaratıcı sürecim üzerinde büyük etkisi oldu. 

 

 

Benim için doğa, sadece bir ilham kaynağı olmaktan öte, kendisine yakın olundukça insanoğlunu üretimini tetikleyen ve yaşamı basitleştirdiği ölçüde ona anlam katan sihirli bir katman.

​
 

Fotoğrafa olan ilgim, mimarlık eğitimi ile birlikte profesyonel bir meraka dönüştü ve hatırı sayılır bir süre mimari projelerin görselleştirilmesi alanında çalıştım. İnsanların da, tıpkı su gibi, becerileri doğrultusunda her daim yollarını bulduklarına inanırım. Ben de kendimi kendi ürettiğim ürünleri fotoğraflarken buldum. Portreler ile zenginleştirilmiş ürün fotoğrafları çekmek artık işim olmuştu.

 

Ardından müthiş bir şey oldu ve kızımız Leylâ dünyaya geldi. Leylâ, doğumu ile birlikte fotoğraflarımın öznesi oldu. Onunla birlikte büyüyen dünyamı fotoğraflamak ise yeni işim. Bu macera esnasında öğrendiğim her şeyi sizinle paylaşıyorum.